Çarşamba, Nisan 18, 2007

50 Markın Sırrı

1994 yılı Ağustos ayı. İstanbul yılın en sıcak günlerini yaşarken, Atatürk Havalimanı’nda Almanya’ya gitmek üzere heyecanla uçağımızı bekliyoruz. 40 kişilik Halk Dansları ekibimiz, tüm hazırlıklarını tamamlamış, pırıl pırıl, neşe içinde pasaport kontrolünden geçiyoruz. Bir örnek beyaz t-shirtlerimizin göğsündeki ay yıldızı yurtdışında, uluslararası bir festivalde taşımak bizlere ayrı bir gurur veriyor.
Yaklaşık 3 saatlik bir uçuşun ardından Hamburg’a iniyoruz. Havalimanında bizi karı-koca sempatik rehberlerimiz karşılıyor. Otobüsümüze biniyor ve 70 km.kuzeydeki Neustdat’a doğru yola çıkıyoruz. Rehberlerimiz yolda bize hoşgeldin derken, kalacağımız ailelerin adlarını da söylüyorlar. Hepimiz heyecanlıyız. Evlerinde bir hafta kalacağımız ev sahiplerimiz acaba nasıl insanlar ? O, çok bahsedilen Alman disiplinini görecek miyiz ? Onlarla iyi anlaşabilecekmiyiz ? Bir saatlik otobüs yolculuğunun ardından bu şirin sahil kasabasına alacakaranlıkta varıyoruz. Ailelerimiz bizi karşılamaya gelmiş. Herkes meraklı gözlerle birbirini süzüyor.
Arkadaşım Selçuk’la bir haftalık babamız ve annemizin evine doğru yola çıkıyoruz. Bu tatlı, orta yaş üzeri çiftle ortak konuştuğumuz bir dil yok ama hemen kaynaşıveriyoruz. Akşam yemeğini büyük iştah ve keyifle beraber yiyiyoruz. Yemekten sonra bize, sabah saat kaçta kahvaltı etmek istediğimizi, hatta kaç fincan kahve, kaç dilim ekmek yemek istediğimizi sorunca biraz afallıyoruz. Demek planlı olmak, hiçbirşeyi israf etmemek bu demek. Sabah söylediğimiz saatte kahvaltıdayız. Mis gibi kızarmış ekmek, çeştli peynir ve reçeller bizi bekliyor. Yeni ailemizle keyifle kahvaltı ediyoruz.
Kahvaltı sonrası, yurtdışından gelen tüm ekipler de dahil olmak üzere şehrin ilkokulunda buluşuyoruz. 16 ülkeden grupların katıldığı, her üç yılda bir yapılan, 40 yıldır süregelen bir Halk Dansları Festivali bu. Herkes birbirine meraklı gözlerle bakıyor. Acaba, daha evvel katıldığımız festivallerden arkadaşlarımız var mı diye etrafı süzüyoruz.
Organizasyon komitesi herşeyi planlamış, hiçbirşeyin aksamasına izin vermiyorlar. Herşey için bir “B” planı var. Bize programı detaylı anlatıyorlar. İlk gösteimiz o akşam yapılacak. Şehir merkezinde kurulan arenada gösteriler gerçekleşcek. Akşamki gösterimiz olağanüstü ilgi görüyor. İlk defa bir Türk ekibi festivale katılıyormuş. Alkışlar dinmek bilmiyor. Hepimiz kusursuz geçen bir gösterinin ardından yorgunluk atıyoruz.
3. gün yine kahvaltı sonrası okulda toplanıyoruz. Başkanımız bize önce 50’şer mark dağıtıyor. Buna bir anlam veremiyoruz. Daha sonra açıklama yapılıyor;
Festival Komitesi aylar evvel hazırlıkları yapmış. Tüm yazışmalar tamamlanmış, sıra gelmesi kesinleşen grupların barınması gelmiş.. Şehirdeki aileler gruplardan dansçıları paylaşırken, Türk grubunu kimse ağırlamak istememiş. Organizasyon komitesi şaşkın, ne yapacağını bilememiş. Bizleri otelde ağırlasalar durum ortaya çıkacak. Ve şöyle bir çözüm buluyorlar; ailelerde kalan her Türk folklorcu için 50 mark ödemeyi taahüt ediyorlar. Zorla da olsa, aileler bulunuyor ve ailelere konuk ettikleri her Türk misafir için 50 mark ödeniyor.
Ailelerin yanına yerleştikten iki gün sonra, grubumuzu misafir eden aileler toplanıp parayı iade etme kararı alıyorlar. Çünkü bekledikleri Türklerden çok farklı bir grupla karşılaşmışlar. Çağdaş Türkiye’nin aydınlık gençlerinin onlardan farklı olmadığını anlıyorlar ve paraları iade ediyorlar. Festival komitesi de zaten bütçeye koydukları bu parayı grubumuza veriyor. Bunu dinlediğimiz zaman yüreğimizde hem gurur, hem acı, hem de sevinç hissediyoruz. İki günde bu temiz insanların önyargılarını yıktığımız için sevinç, bu kadar yanlış bir imajımız olduğu için o an acı duyuyor, bu yüce milletin ferdi olduğumuz ve görevimizi layıkıyla yaptığımız için de gurur duyuyoruz. Yaptığımızın sadece dans etmek değil, kültür elçiliği yapmak da olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Festival tarihi boyunca aynı grubu iki defa çağırmayan komite Bakırköy Halk Oyunları Derneği’ni bir kez daha Almanya’ya davet ediyor ve biz bir sonraki festivalde tekrar ailelerimizle Neustadt’ta hasret gideriyoruz, ardından onları yani ailelerimizi ülkemizde ağırlıyoruz. 13 yıllık dostluklar da artarak devam ediyor.

Hiç yorum yok: