Pazar, Aralık 20, 2009

Tanrı bir yerlerden izliyor bizi

Tanrı bir yerlerden izliyor bizi,
Kızgına sâkini veriyor,
Mutluya mutsuzu,
Cahile alimi,
Herkes biribirinden bir şeyler öğrensin,
İyi, güzel olan sabretsin,
Zayıf olan öğrensin, şükretsin diye.
Hikmetinden sual olunmaz derler.

Çarşamba, Kasım 25, 2009

Mutlu Bayramlar

Zamanla anlıyor insan:
3-4 güne sıkışmış bir tatilden öte bir şey bayram...
Hayata rasgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar, kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır.
***
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
***
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
***
Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek, müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek bayramdır.
Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır.
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram...
Güne gülümseyerek başlamak bayramdır.
"İyi ki yanımdasın" bayram, "Her şeyi sana borçluyum" bayram, "Hiç pişman değilim" bayram...
***
Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.
Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...
***
Her gününüz bayram olsun!

Pazar, Kasım 15, 2009

GDO

GDO; ortak gündem konusu.
Bunu anlamak için 1974'e gitmek gerekiyor. O zaman hazırlanan bir raporda dünya nüfusunun 2075 yılında 22 milyar olacağı ve nüfusun 8 milyarda tutulması gerektiği ifade ediliyor. Rapor; “Petrolü kontrol edersen ulusları, gıdayı kontrol edersen insanları kontrol edersin" şeklinde özetleniyor. Gelişmeleri buna göre değerlendirmek gerek.

Çocukluk ve Hakkaniyet

"Bir insanın anavatanı çocukluğudur;çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur.O nedenle anne, bir anne ve babanın en temel görev görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamalarına olanak tanımaktır."

"Bir insanın yaşamında hakkaniyet anlamını kaybederse, zamanla o insanın yaşamındaki herşey anlamını kaybeder".

Korku Kültürü kitabından alıntı

Pazartesi, Kasım 09, 2009

Aynı zamanda twitter' dayız.

İnternet tam gaz gidiyor.
www.twitter.com/anilakin 'dan yazıları takip edebilirsiniz.

Cuma, Eylül 04, 2009

Yeni Sömürgecilik

Bilimadamları, küresel ısınma nedeniyle, önümüzdeki on yıl içinde kıtlık yaşanabileceği uyarısında bulunurken, büyük şirketler, yoksul ülkelerden tarıma elverişli arazi satın almaya ya da kiralamaya başladı.
Arap şirketleri, Afrika'dan, Çin şirketleri Kamboçya'dan, İngiliz şirketleri de Ukrayna'dan çok miktarlarda toprak alıyor.
Atıl durumdaki tarım arazileri modern teknolojiyle yeniden üretime kazandırılırken bu eğilim, 'yeni sömürgecilik' tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Kaynak:BBC

İnsan bu haberi okuyunca ürpermeden yapamıyor.
Facebook'da çiftçilik yapmak yerine dedelerimizin yaptığı gibi ekmeyi biçmeyi öğrenmek gerek hemen.

Cuma, Temmuz 31, 2009

Dünyanın ilk barajı


Dünyanın ilk barajı Hititler tarafından Anadolu'da yapılmış.
M.Ö 1240 yıllarında Anadolu'da büyük bir kuraklık olunca Hitit Kralı IV.Tudhalia önce Mısır'dan buğday getirtmiş, ardından Anadolu'da 10 civarında baraj yaptırmış. Bugün bu barajlardan sadece biri sağlam. Çorum yakınlarında yer alan bu barajı yöreye gitmişken görmeden geçmeyin.

Şehzadeler Şehri Amasya


Şehzadeler Şehri Amasya.
Osmanlı döneminde Şehzadeler yetiştirilmek üzere sancaklara gönderilirmiş.
Oralarda Lâlâ'lar tarafından eğitilen Şehzadeler o yörenin de valisi konumda olur, devlet işlerini öğrenirlermiş. O dönemde Şehzadelerin yetiştiği şehirlerin en önemlileri Amasya, Manisa, Kütahya, Trabzon olarak ön plana çıkıyor.
Ne zaman bu sistemden vazgeçilmiş ve geleceğin Padişahları İstanbul'da, sarayda yetiştirilmeye başlamış, duraklama ve gerileme de akabinde gelmiş.
Amasya iki vadi arasında, Yeşilırmak'ın kenarında kurulmuş çok eski ve güzel bir şehir.
Eski dönemden kalan konaklar onarılarak Turizme kazandırılmaya başlanmış.

Gitmek, görmek lazım.

Heybetli Ağrı Dağı


Bir heybetli dağ Ağrı Dağı.
Temmuz ayında dahi kar eksik olmuyor zirveden.
5.137 metre yükseklik. Alplerin zirvesi Mont Blanc'dan daha yüksek.
Selçuklular Eğri Dağ derlermiş, daha sonra olmuş Ağrı Dağ.
İşin ilginci Ağrı'dan gözükmüyor Ağrı Dağı, ama Doğu Bayazıt'ta dimdik karşınızda duruyor.

Perşembe, Mayıs 21, 2009

Yaşayınca anladım

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Can Yücel

Pazartesi, Mart 02, 2009

Öfke insanı çürütür

Eskiler öfke insanı çürütür derler.
Eğer kişi öfkelendiği zaman bağırıp çağırmaz, veya öfkesini belli etmez ve içine atarsa o insanı çürütürmüş.
Ben de çürümemek için bağırıyorum.
Ben böyle;
Anlayışın,
İdrakin,
Zevkin,
Samimiyetsizliğin,
Kendini bilmezliğin,
Katı tutumun,
Dar kafalılığın,
Çapsızlığın,
Bakış açısının ...
sonunu nasıl istersen öyle getir.

Mal

Bazı insanlara argoda "mal" deniyor.
"Mal", büyükbaş hayvan anlamında kullanılıyor. (Kaynak:Türkçe sözlük 2.anlam)
Bu kelimeyi sık kullananların "mal" gibi olması ayrı incelenmesi gereken bir konu.

Carlin

George Carlin Amerika'da 70 ve 80 li yılların bir komedyeni idi.
Biraz ağzı bozuk olarak bilinirdi.
11 Eylül den (9-11) ve karısının ölümünden sonra şöyle yazmıştı.
Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz : Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var;
Daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var.
Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz.
Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık.
Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik.
Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.
Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var.
Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.
Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik.
Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.
Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir.
Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir.
Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür...
İnternetten alıntı...

Sen ne anlatırsan anlat...

Sen ne anlatırsan anlat, ancak karşındakinin anlayabildiği kadar anlatabilmiş oluyorsun.
Bir kez daha anlaşıldı.