Pazartesi, Mart 02, 2009

Öfke insanı çürütür

Eskiler öfke insanı çürütür derler.
Eğer kişi öfkelendiği zaman bağırıp çağırmaz, veya öfkesini belli etmez ve içine atarsa o insanı çürütürmüş.
Ben de çürümemek için bağırıyorum.
Ben böyle;
Anlayışın,
İdrakin,
Zevkin,
Samimiyetsizliğin,
Kendini bilmezliğin,
Katı tutumun,
Dar kafalılığın,
Çapsızlığın,
Bakış açısının ...
sonunu nasıl istersen öyle getir.

Mal

Bazı insanlara argoda "mal" deniyor.
"Mal", büyükbaş hayvan anlamında kullanılıyor. (Kaynak:Türkçe sözlük 2.anlam)
Bu kelimeyi sık kullananların "mal" gibi olması ayrı incelenmesi gereken bir konu.

Carlin

George Carlin Amerika'da 70 ve 80 li yılların bir komedyeni idi.
Biraz ağzı bozuk olarak bilinirdi.
11 Eylül den (9-11) ve karısının ölümünden sonra şöyle yazmıştı.
Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz : Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var;
Daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.
Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.
Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var.
Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.
Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz.
Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık.
Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.
Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik.
Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.
Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var.
Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.
Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.
Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik.
Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.
Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.
Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir.
Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir.
Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür...
İnternetten alıntı...

Sen ne anlatırsan anlat...

Sen ne anlatırsan anlat, ancak karşındakinin anlayabildiği kadar anlatabilmiş oluyorsun.
Bir kez daha anlaşıldı.