Salı, Aralık 01, 2015

Bir Hazine; “Bizim Köy”


TÜYAP Kitap Fuarı her zaman bana tatlı sürprizler yaşatmıştır. Bu yıl da Nüvit Osmay’ın “İnsan Mühendisliği” adlı kitabını gördüm, ilgimi çekti,hemen satın aldım. Beni oldukça etkileyen bu kitabın içeriği bir başka yazının konusu. Bu harika kitabın içinde tavsiye edilen kitaplardan biri de Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” adlı romanıydı.

Mahmut Makal bir Cumhuriyet Aydını. Köy Enstitüsü mezunu. “Bizim Köy”adlı romanını yazdığı zaman Enstitü’den mezun olmuş gencecik bir öğretmen, 18 yaşında. İdealleri olan, Atatürk İlkeleri’ne gönülden bağlı Cumhuriyet’in yeni nesil kuşağından pırıl pırıl bir örnek.

Roman piyasaya çıktığı zaman adeta bir deprem yaşatıyor. Anadolu’nun temiz, içlerin harika derelerin aktığı, insanların mutlulukla hayatlarını sürdürdükleri inancına adeta vurulan bir tokattır “Bizim Köy”. Kitap o kadar çok sansasyon ve tartışma yaratır ki, dönemin aydınları kendisini destekleyen yazılar yazarken, o bürokrasinin ve devletin yöneticilerinin hışmına uğrar. Defalarca soruşturma geçirir Makal. Oysa amacı gerçekleri, sadece gerçekleri paylaşarak, daha iyiyi bulma çabasıdır.

Köylünün koyu sefaletini anlatırken gayesi kimseyi rencide etmek ya da küçümsemek değildir. O yaşadığı yerin adeta fotoğrafını çekerek dikkatleri toplamak ve çözüm aramaktadır. Daha sonra o fotoğrafları Ara Güler çekecek, sefalet, yoksulluk tüm çıplaklığı ile görülecektir. Kitabın yeni baskısında bu fotoğraflar da yer almaktadır.

Makal’ın bu eserini övenlerin başında Yaşar Kemal vardır. Bir konuşmasında ”Kendimi Mahmut Makal dışında, romancı olan ilk Türk köy köylüsü olarak görüyorum” demiştir. Kimler yoktur ki onu destekleyen yazılar yazanlar arasında; Nazım Hikmet, Orhan Veli, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Abdi İpekçi, Aziz Nesin, Fahil Rıfkı Atay. Ve daha niceleri. Sadece ülkemizde tanınmaz Makal, başka dillere de çevrilir eseri.

Kitabın ilk adı “Bir Köy Öğretmeninin Notları” dır.  Makal, “Bizim Köy” de abartısız betimlemeler ve eleştiriler yapar, zaman zaman iğneleyici örnekler de verir. İçinde bulunduğu topluluğun koyu cehaletine ve yobazlık ölçüsündeki tutumuna “kara kuvvetleri” adını verir. Bu dev kuvvetle mücadeleye kararlıdır, zaman zaman umutsuzluğa düşse de, isyan etse de mücadeleye devam eder.

Kitapta çarpıcı bölümler okuyanı şaşkına çevirir;

“Alfabede, Baba bana bal al, cümlesini okurken sordum; elli altı öğrenci içinde, yalnız bir tanesi bal görmüş.Gerisi bilmiyor. O çocuk da, başka köye gezmeye gittiğinde görmüş.”

“Yüreğimin bir köşesini de, bu düzen yakıyor.Bu işleri sen düzelteceksin.Köyü kalkındırmaya kendi evinden başla.Bunu da yapamazsan, ne anladım ben senin okumuşluğundan, diyorum kendi kendime.”

“Yaz aylarında ölen çocukların onda dokuzunun ishalden gittiği sonucuna vardım. Bir çocuk ishale tutuldu mu, umudu kesiyorlar ve gidiyor.”

“Şıh efendi ermiş kişi.Bugün bir dua etse, gökten nimet yağar diyorlar, öyle olduğu halde, neden yokluktan bir türlü kurtulamadıklarını hiç düşünmüyorlar.”

Bu nefis kitabı okumanızı öneriyorum. Hâlâ değişmeyen bazı şeyler olduğunu hayretle okuyacaksınız. 

Cuma, Eylül 25, 2015

Hac ve felaket

Müslüman olmanın farzlarından biri Hac'a gitmek.
Geçtiğimiz günlerde şeytan taşlamaya giden Hacılardan 717 tanesi izdihamdan ezilerek öldü. Yine aynı ay içinde bir vincin devrilmesi ile 107 kişi ölmüştü.
1920'lerde 59.000 civarında hacı adayı Mekke'yi ziyaret ederken, bu rakam son yıllarda 3 milyona çıkmış.
Ne kadar planlama da yapılsa hep bir eksiklik, hep bir faciaya davet.
Sorumluluk almayan yöneticiler, ezilerek ölen insanlar ve bunun üzüntüsünü yaşayan aileler.
Bunun sorumluları umarım cezalarını çekerler.  

Cumartesi, Mayıs 16, 2015

Sinop ve Sabahattin Ali

Sinop.
Geçmişi binlerce yıla dayanan doğa ve tarih güzeli bir şehir.
Antik dönemde yaşamış ve dünya tarihinde mal olmuş Diyojen de bu şehirden.
Şehrin güzelliğinin yanında ünlü olan bir yanı da artık kapanmış ve müze olan cezaevi.
Ve bu cezaevinin ünlü konuğu Sabahattin Ali.
Gencecik yaşta katledilen ve Türk Edebiyatına ölümsüz eserler bırakan büyük şair ve yazar.
O kadar güzel ve içli dizeler yazmış ki yıllar sonra bile büyük bir hayran kitlesi var.
Keşke uzun yıllar daha yaşasa Türk diline ölümsüz eserler verebilseydi.