TÜYAP Kitap Fuarı her zaman bana tatlı sürprizler
yaşatmıştır. Bu yıl da Nüvit Osmay’ın “İnsan Mühendisliği” adlı kitabını
gördüm, ilgimi çekti,hemen satın aldım. Beni oldukça etkileyen bu kitabın
içeriği bir başka yazının konusu. Bu harika kitabın içinde tavsiye edilen
kitaplardan biri de Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” adlı romanıydı.
Mahmut Makal bir Cumhuriyet Aydını. Köy Enstitüsü mezunu.
“Bizim Köy”adlı romanını yazdığı zaman Enstitü’den mezun olmuş gencecik bir
öğretmen, 18 yaşında. İdealleri olan, Atatürk İlkeleri’ne gönülden bağlı
Cumhuriyet’in yeni nesil kuşağından pırıl pırıl bir örnek.
Roman piyasaya çıktığı zaman adeta bir deprem yaşatıyor.
Anadolu’nun temiz, içlerin harika derelerin aktığı, insanların mutlulukla
hayatlarını sürdürdükleri inancına adeta vurulan bir tokattır “Bizim Köy”.
Kitap o kadar çok sansasyon ve tartışma yaratır ki, dönemin aydınları kendisini
destekleyen yazılar yazarken, o bürokrasinin ve devletin yöneticilerinin
hışmına uğrar. Defalarca soruşturma geçirir Makal. Oysa amacı gerçekleri,
sadece gerçekleri paylaşarak, daha iyiyi bulma çabasıdır.
Köylünün koyu sefaletini anlatırken gayesi kimseyi rencide
etmek ya da küçümsemek değildir. O yaşadığı yerin adeta fotoğrafını çekerek
dikkatleri toplamak ve çözüm aramaktadır. Daha sonra o fotoğrafları Ara Güler
çekecek, sefalet, yoksulluk tüm çıplaklığı ile görülecektir. Kitabın yeni
baskısında bu fotoğraflar da yer almaktadır.
Makal’ın bu eserini övenlerin başında Yaşar Kemal vardır.
Bir konuşmasında ”Kendimi Mahmut Makal dışında, romancı olan ilk Türk köy
köylüsü olarak görüyorum” demiştir. Kimler yoktur ki onu destekleyen yazılar
yazanlar arasında; Nazım Hikmet, Orhan Veli, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Abdi İpekçi,
Aziz Nesin, Fahil Rıfkı Atay. Ve daha niceleri. Sadece ülkemizde tanınmaz
Makal, başka dillere de çevrilir eseri.
Kitabın ilk adı “Bir Köy Öğretmeninin Notları” dır. Makal, “Bizim Köy” de abartısız betimlemeler
ve eleştiriler yapar, zaman zaman iğneleyici örnekler de verir. İçinde
bulunduğu topluluğun koyu cehaletine ve yobazlık ölçüsündeki tutumuna “kara
kuvvetleri” adını verir. Bu dev kuvvetle mücadeleye kararlıdır, zaman zaman
umutsuzluğa düşse de, isyan etse de mücadeleye devam eder.
Kitapta çarpıcı bölümler okuyanı şaşkına çevirir;
“Alfabede, Baba bana
bal al, cümlesini okurken sordum; elli altı öğrenci içinde, yalnız bir tanesi
bal görmüş.Gerisi bilmiyor. O çocuk da, başka köye gezmeye gittiğinde görmüş.”
“Yüreğimin bir
köşesini de, bu düzen yakıyor.Bu işleri sen düzelteceksin.Köyü kalkındırmaya
kendi evinden başla.Bunu da yapamazsan, ne anladım ben senin okumuşluğundan,
diyorum kendi kendime.”
“Yaz aylarında ölen
çocukların onda dokuzunun ishalden gittiği sonucuna vardım. Bir çocuk ishale
tutuldu mu, umudu kesiyorlar ve gidiyor.”
“Şıh efendi ermiş kişi.Bugün
bir dua etse, gökten nimet yağar diyorlar, öyle olduğu halde, neden yokluktan
bir türlü kurtulamadıklarını hiç düşünmüyorlar.”
Bu nefis kitabı okumanızı öneriyorum. Hâlâ değişmeyen bazı
şeyler olduğunu hayretle okuyacaksınız.