Cuma, Ağustos 19, 2016

Atları bağlayın,geceyi burada geçireceğiz

Çocukluğumuzda TRT’de yayınlayan kovboy filmlerinde sık duyduğumuz bir replikdir;” Atları bağlayın geceyi burada geçireceğiz”. Melisa Kesmez, genç kuşak başarılı öykücülerimizden. 1980 İstanbul doğumlu, sosyoloji okumuş, çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve söyleşileri yayınlanmış. Keriman isimli bir kedisi var.
Sel Yayıncılık’tan çıkan, içinden bir duru su gibi öyküler akan kitap 138 sayfa. Kesmez kitabını anneannesine adamış. 25 birbirinden farklı, günlük yaşamda geçen hikayeler.En iyisi, hikayelerden kısacak bölümler yazalım ki, çeşnici olarak siz karar verin lezzetlerine.
Sakin göllerin kuğusuyduk
Bilgisayarın geri dönüşüm kutusu şaşkın; durmadan “Bu dosyayı kalıcı olarak silmek istediğinizden emin misiniz?” diye soruyor.
Şubat
Korkarım biz de herkes gibi birbirimizin hayatından bir tufahlık olarak geçip gideceğiz, dedi.
Bir dost
Dedim ki;”Kalbinin bir ucunu bir başkasınınkine teyellemek istiyor insan. Hepsi bu”
Dedi ki; ”Yaşlanıyorsun”  
********************************************
Aklımızın devre dışı, sadece kalbimizin olduğu yıllar, bilirsin. Kalp “git” diyor, gidiyoruz. “Sev” diyor, seviyoruz.
Kıpırtısız
Ben çocukken, iyi değildi annem. Depresyon dedikleri bir illetti savaştığı.Çocuk aklımla anlamıyordum birşey konuşulanlardan, çocuk lûgatimde yoktu ki öyle birşey.” Annen hasta” diyorlardı da, basmıyordu kafam kanlı canlı bir insanın hasta oluşunu.
Şiirsiz
Herşeyi baştan anlatmalı. En baştan. Sakarya’da kalabalık bir masada denk geldik onunla o gün. Uzun rakı sofraları ne içindir ki zaten? Hayatın curcunası içinde bir türlü denk gelemediklerimizle denk gelmekten başka.
*********************************************
Ellerim köpüklü suyun içinde, “Bir matkabın kullanma kılavuzundaki metinlerden farksız! Şiiri yok bu adamın! Düz! Dümdüz! diye haykırmışım boş evde.
Melisa Kesmez aynı zamanda kitabını “seslenen kitap” uygulamasında seslendirmiş. Eğer okuma fırsatı bulamazsanız, yazarın sesinden öyküleri dinleme fırsatı bulabilirsiniz. Yoğun trafikte olanlar için çok iyi de bir fırsat olur.

İster okuyun, ister dinleyin ama kitapla kalın sevgili okuyucu.  

Mutluluk Kulübü

Müge Çevik profesyonel bir koç. Uzun yıllar özel şirketlerde satış pazarlama alanında kariyer yapmış. Daha sonra kalbinin sesini dinleyerek bambaşka alanlara yelken açmış. İlk kitabı “Mutluluk Kulübü” ilk basımını Mart 2015’de yapmış, Libros Yayınları’ndan çıkan 246 sayfalık bir şeker kitap. Müge, oldukça üretken bir yazar, tam bir yıl sonra “İlişkisi Var” adlı çok güzel bir kitap daha yazdı. Bugünlerde her iki kitabı da kitapçılarda bulabilirsiniz.
Çağımızın vebası belki de mutsuzluk.Yoğun şehir hayatında, makineleşme arttıkça hayatımız kolaylaşacağı, daha fazla zamana sahip olacağımızı düşünmemize rağmen gittikçe artan bir sarmal, stres ve mutsuzluk bizleri kuşatıyor.
Kitabın başında sevgili Müge, “Mutluluk Kulübü mutlu olan insanlardan çok, mutluluğa cesaret ile niyet edenlerin kulübüdür”, diyerek sıkı bir giriş yapıyor. Şems-i Tebrizi’nin bayıldığım sözü; “Derdin neyse, davan o ‘dur” sözüyle de ilk bölüme başlıyor.
Çocukluğundan bu yana, hatta daha okula gitmeden evvel “Madem öleceğiz neden doğuyoruz?” sorusunu soran bir aykırı kız çocuğu profili çiziyor Müge. Aslında pek de aykırı dememeli. Biz değil miyiz, en akla gelmeyen soruları çocukluğunda soran ? Ancak Müge’nin farkı, soruların peşini hiç bırakmamış, hâlâ da cevapları aramaya devam ediyor.
Kitabın içinde derin felsefi dokunuşlar var. “Ölüm varsa ben yokum, ben varsam ölüm yok. O zaman korkmak neden?” sizi ilk sayfalarda sarsacak ve düşünmenizi sağlayacak. “Otuzlarıma yaklaşırken bilmediklerim bildiklerimden çoktu” diyor yazar, adeta bir yaşam muhasebesi yapıyor. Gestalt felsefesi ile dönüşürken, başka ufuklara da yelken açıyor Müge.
Hastalıkların duygusal kökenleri hakkında bilgilendiriyor kitap bizleri. Örneğin; karaciğer, pankreas öfkemizin merkezidir. Uzun süre öfke taşıyanlarda bu organlarda rahatsızlıklar görülür, deniyor.
Yazar-koç, danışanlarının bazı ortak özellikler gösterdiğinden bahsederken bakın ne kadar da tanıdık cümleler kuruyor;
  • ·         Herkes hayatı hızlı değişsin ama kendi aynı kalsın istiyordu.
  • ·         Hep bir dış faktör mutluluğu engelliyordu. Bu engelin adı bazen patron, bazen eş, bazen para veya hastalık oluyordu.
  • ·         Herkes bir mucize bekliyordu. Hatta biri çıkıp ne yapacağını söylesin, veya “Kırmızı hapı iç, yarına bir şeyin kalmaz” desin istiyordu.
  • ·         Konu sağlık, aşk, para, kariyer her ne olursa olsun mutlaka bir parça eksikti ve o eksik eldeki herşeyi de gölgeliyordu.

Müge, koçluk grupları ile yaptığı çalışmalar sonunda kitabı yazmaya karar vermiş. Adeta tüm bu çalışmaların mahsülü olmuş bu sıcak kitap.

Herkesin kişisel yolculuğu kişiye özeldir. Bu yüzden kitabın sonunda aradığınız parçayı bulmuş olmanızı garantileyemem, ama kitap boyunca nasıl bir yoldan giderek aramanız gerektiğine ve aramanın en az bulmak kadar kıymetli olduğuna dair pek çok ipucu bulacağınızın ve kulübün kapılarının herzaman herkese açık olduğunun sözünü verebilirim diyor Müge. Var ol Müge, fikirlerin hep aksın, kalemin hep yazsın.