Isparta'nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak köyü. 250 kişilik köy nüfusu Türkiye'nin Lavanta üretiminin % 93'nü yapıyor. Toplam 3.000 dönüm arazi üzerinde lavanta ekiliyor. Adeta bir masal mekanı olan lavanta tarlaları geçen yıl köye 20.000 turist çekmiş. Anadolu Efes projeyi "Gelecek Turizm" kapsamında destekliyor. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Her yıl 25 Temmuz'a kadar giderseniz lavantaların o muhteşem görüntüsü karşısında büyülenir ve muhteşem kokusunu duyarsınız.
Salı, Temmuz 11, 2017
Perşembe, Mayıs 11, 2017
Bir Türkiye Hayali
Selçuk Şirin hoca bir Türkiye sevdalısı. Bir eğitmen
arkadaşımız söylemişti; Söylediği sende kalana “hoca” denir. Selçuk Şirin’e de
hem akademik ünvanından hem de bu yazdıkları bende iz bıraktığından dolayı büyük
bir mutlulukla hoca diyebiliyorum. Hürriyet Gazetesi’nde düzenli yazılarını
takip ettiğim Şirin’in ikinci kitabı “Bir Türkiye Hayali” . Doğan Yayınlarından
çıkan ve 238 sayfadan oluşan bu bilgi ve fikir küpü kitap bir nefeste okunuyor.
Son yıllarda hepimiz, ülke meseleleri ile çok ilgiliyiz.
Hepimiz, çocuklarımız, yakınlarımız, kendimiz için daha yaşanabilir şartlar
istiyoruz, insan olmanın en doğal hali bu. Selçuk Şirin, New York
Üniversitesi’nde kürsü profesörü olmasına, Amerika’da ikamet etmesine rağmen, uzaklık
ve zamansızlığı bahane edip ilgisini vatanından hiç esirgememiş. Düşünmüş,
üretmiş, katkı sağlamış. Eğitim ve psikoloji alanında yüze yakın bilimsel
yayına imza atmış olan Şirin 2015 yılında da ABD Bilimler Akademisi
Komisyonu’na seçilmiş.
Adından da anlaşılacağı üzere “Bir Türkiye Hayali” gelişmiş,
uygar bir Türkiye’yi hayal ediyor, anlatıyor, nasıl yapılacağı hakkında yol
gösteriyor. Türkiye’de halen sorun olan ve tartışılan tüm konuların aslında
zenginlik ve gelişmişlikle bağlantılarını sayısal verilerle, araştırmalarla
destekliyor Selçuk Hoca. Kitap beş bölümden oluşuyor;
·
Toplum üzerine sayısal denemeler
·
Eğitim üzerine sayısal denemeler
·
Politika üzerine sayısal denemeler
·
Kalkınma üzerine sayısal denemeler
·
Çare biziz, konu başlıkları altında yazılar yer
alıyor.
Kitabı öğretmen olan babasına adayan Şirin, akıcı ve umutlu dili,
akılcı çözümleri ile ilgiyi hak ediyor. Kitabı adeta elinizden
bırakamıyorsunuz.
Kitabın ilk yazısı “Neden birbirimize güvenmek zorundayız?” Kitabın
daha başında toplumları bir arada tutan çimentonun güven olduğunu anlıyorsunuz.
Dünyada, bireylerin birbirine en düşük güvenin olduğu toplumlara baktığınızda
yakın zamanda iç savaş yaşamış olanlar olduğunu paylaşıyor yazar. Güvensizliğin
her türlü melanetin başı olduğu o kadar net, o kadar yalın anlatılıyor ki,
adeta toplumun tüm katmanları, bireylerin davranışları gözünüzün önünden
geçiveriyor. Hemen kendinize soruyorsunuz; Benim ülkemin insanı neden kimselere
güvenemiyor? Kitapta paylaşılan bir araştırmaya göre benim insanım, altı
komşusundan beşine, beş arkadaşından dördüne güvenmiyor, güvenemiyor.
Yazının son paragrafını çok anlamlı buldum; “Artık duble değil, güven inşa etmemiz
gerekiyor. Huzur için, ekmek için birbirimize güvenmekten ve bu güvenceyi
yasalarla garanti altına almaktan başka çaremiz yok. Tercih bizim!”
Bence yazarın çok üzerinde durduğu fakat yeterince gündemde
yer almayan çok önemli bir konu da Suriyeli göçmen çocuklar. Bu çocukları
eğitemediğimizde yaşanacak sorunlar çok vahim olabilir. Radikal İslamcı Afgan
mültecilerle boğuşan Pakistan gibi sorun yaşamamak, Hindistan gibi hızını alan,
gelişen ve uygar dünyaya koşarak katılmaya çalışan bir ülke olmak istiyorsak bu
sorunu mutlaka çözmeli ve bu çocukları topluma kazandırmalıyız. Uygar Türkiye
için kafa yoran herkes bu kitabı okumalı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)