Çarşamba, Şubat 12, 2020

Kız Çocuğunun Göz Yaşları

Kocaman camlı gözlüklerinden ardında, hafif çekik gözlerinden akan, minicik dere gibi gözyaşlarıyla yutkunarak şu sözler döküldü ağzından;
  • Ben seni çok seviyorum. Hatta, hayatta herşeyden çok seviyorum. Bana, babanı düşünmüyorsun demen beni çok üzdü, ağlamamı durduramıyorum. Oysa ben, hep seni düşünüyorum. İş seyahatine gittiğinde, senden uzak kaldığımda hep aklımda sen varsın," dedi. 
Bunları 14 yaşındaki kızından duyan babanın boğazında kelimeler kör düğümler gibi sıralandı. Ne yutkunabiliyor, ne bir söz söyleyebiliyordu. Öfke; o, tadı acı gibi gözüken ancak, tatlı öfke, kaplamıştı zihnini ve o sözler dökülüvermişti ağzından. Oysa karşıdan gelen bu yumuşacık, sevgi dolu sözler nasıl da yatıştırmıştı kalbini. O azgın öfke kalbin kıyısına artık bir narin dalga gibi vuruyordu.
Birden baba yıllar önceye döndü. Doğumun hemen sonrası, ilk babalık heyecanı. Müşterilerinden, babacan biri telefon edip tebrik etmiş ve sormuştu;
  • “Hayırlı olsun kız mı erkek mi?” 
  • “Kızımız oldu”
  • “Ooooo, ne şanslısın, kız evladı başkadır. Babaya düşkündür, evlense bile eli hep ailenin üzerinizdedir, hayırlı olsun, ömrü bereketli olsun,” demişti.
Kız çocuğu. Ne muhteşem bir şey kız babası olmak, diye düşündü. Yudum yudum içersin sevgiyi, ilgiyi. Dünya bir yana, kızın bir yana oluverir. Üzerine titrersin. Geceleri top patlasa duymayacak adam, bir anda tilki uykusu uyumaya başlar. Kızı gece üstünü açtı mı diye kalkmaya başlar, açmışsa yorganını usulca örter. Sonra Peygamberin o kutsal sözünü hatırladı; “Evlat kokusu cennet kokusudur” diye. 
Evladının gece uykusunda kokusunu içine çekerdi. Sanki ömrüne ömür katıyordu o koku, o duygu.
Sonra Yaşar Kemal’in ortada dolaşan sözünü hatırladı; “Bu ülkede dört şey olmayacaksın; kadın, çocuk, ağaç ve hayvan.” Ürperdi baba bunu hatırlayınca. Bir anda kendini o gaddar erkek insan profili ile aynı komunda olmasından endişe etti. Hem şiddet sadece fiziksel midir, sözlü şiddet fiziksel şiddetten daha mı azdır, diye aklından geçiverdi. Nice sözler vardır hatırladığımız, sevdiklerimizden duyduğumuz ruhumuzu kanatan. Baba paniğe kapılmış halde düşündü; “Ben de kanattım mı evladımın ruhunu? Ben de onda onarılmaz bir yara açtım mı acaba ? Düşündü, üzüldü, pişman oldu sözlerinden.
Hangi şey bir kız çocuğunun gülüşünden daha değerli olabilir ki ? Hangi ödül onun sevgisinden daha anlamlı olabilir ki, diye düşündü. Haykırdı içinden, kızdı kendine. 

Ey babacık, o zaman o öfkeni kontrol edeceksin. Hiçbir zaman kızını kırmayacak, özenli olacaksın, o zaman hayatın daha aydınlık ve bereketli olacak. O hayatına ışık gibi doğan kız çocuğu da senin sevgin ve ilginle daha çok parlayacak, sen ona her baktığında “o benim çocuğum diye” gurur duyacaksın.

Hiç yorum yok: